FRANSIZ EDEBİYATI / ÖYKÜ-HİKÂYE / E. ÂLÂ TÜRKMEN*

16 Nisan 2020 Perşembe

 

Fransızca ile kaleme alınan edebiyatta öykünün öyküsünün ilk kez, öyküsel şiirlerle başladığını görüyoruz; Fransız Edebiyatının önce Avrupa Edebiyatını sonra Dünya Edebiyatını, akımlarıyla etkilediğini de...

Gezginlerin söylediği şiirler, sözlü edebiyatın ürünleridir Fransa’da. Balatlar, Orta Çağ’da bestelenir. Epik şiirleriyle, romanslarıyla, ilahileriyle öykülerine gelinir. Rönesans akımına İtalya’dan kapılır ve adeta kendi Rönesans’ını yaratır Fransız Edebiyatı... Şair ve yazarlar bir araya gelerek guruplar kurmaktadır. Resmi dilleri de, olmayanları da kullanmaktadır Fransız şair ve yazarlar. Klasik Edebiyat akımını yüz yılda doruğa çıkarırlar... En yaygın fikirleri, gelenekleri sarsan Filozoflar, devrimlerin yaklaştığının işaretlerini edebiyatla vermiştir. Döneminde en dikkat çeken, izlenen ve konuşulan ise UTEF’in bu yıl ithaf edileni Voltaire olmuştur... Toplumsal, siyasal ve düşünsel yapının etkileri ile doğan bir akım ise kendi devrimleri sonrasında başlayacak, Dünya Edebiyatını kuşatacaktır. Romantizm, çok geçmeden karşı akımını doğurur. Edebi bir doktrin gibi doğacaktır gerçeklik akımı. Edebi karakterler gerçeklere bürünmüştür... Edebiyat daha da özgünleşmektedir. Bulanık şiirler, basit ve melodiktir. Kafaları karıştırır... Dünya’nın modernleştiği yıllardır; Fransız Edebiyatı da modernleşir. Belki de Dünya Savaşlarıyla Dramalar gelişir! İleriki yıllarda Bazı Fransız romanları huy değiştirecektir! Yeni Roman adıyla anılırlar... 

Öykü için "romanın doğuşudur" derler. 
UTEF, bu gününü öyküye-hikâyeye ayırmıştır; o halde; düz yazı ile kaleme alınan ve gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı kısa ve yalın bir dille anlatan edebi metinlere “hikâye” ya da “öykü” olarak tanımlan öykülere dönelim ve genelleyelim; 

Mekânları ve karakterleri, karakterlerinin özellikleri sınırlı olmakla birlikte özündeki yoğunluk hissi dikkat çekicidir bu türün. 

Hayal ürünü de olabilen; tamamen gerçeğe dayalı da olabilen konusunda sürpriz sonlanmalara rastlanır. Antik fablları, kısa romansları, binbir gece masallarını hatırlamadan; romantizm ve gerçekçilik akımlarının etkisiyle harmanlanan edebiyat türü öykünün öyküsünün yazılamayacağını da söylemek yanlış olmaz doğrusu... 

Öykümüzün öyküsünde, ithaf edilen yazarlardan olan Giovanni Boccaccio’nun ilk öykücü olduğu bilinir. Boccaccio; günümüzün koşullarının yüzyıllar önce benzerinin yaşandığı salgın günlerindeki karantinada 100 öyküyü 10 günlük bir zaman diliminde yaratmış; aynı zamanda edebiyat tarihindeki sayfasını da yazmıştır. 

Öykümüzde; ithaf edilen yazarlar arasında yer alan yazarlardan biri de Nikolay Gogol’dür. Öyküleriyle, öykü türünü besleyenlerdendir Gogol. Dostoyevski’den, Çehov’dan, edebiyatın bu türüne fazlasıyla katkı sağlayan yazarlar olarak bahsetmek gerekir.

Öykü, zaman içerisinde bir olay merkezinde gelişen ve sonuçlanan hikâyelerin anlatıldığı “olay hikâyesi” ve olay anlatımına dayanmayan, kişilerin veya hayatın bir kesitinin ele alındığı “durum hikâyesi” olarak ikiye ayrılmıştır.

Türk Edebiyatına öykü ya da hikâye kavramı Tanzimat’tan sonra girmiştir. 
İlk temsilcisi Ömer Seyfettin’dir. 

 

DÜZKÖY / 16.04.2020 

*UTEF Kurucusu, Yazar