Prof. Dr. NECDET ADABAĞ* │ UTEF 2018

1 Ocak 2018 Pazartesi

 

UTEF İZLENİMLERİ

2018 yılı Nisan-Mayıs aylarında sayın Ümit Yaşar Gözüm’ün  çağrısı üzerine üç günlük bir davet ile Trabzon’a gittim. Giderken pek de net değildi ne yapacağıma ilişkin izlencem. Çok net konuşulmamıştı. Ben her zamanki gibi Trabzon merkezde bir panel yapılacağını düşünmüştüm. Orada yabancı kültür temsilcileri, o yabancı kültürle uğraş veren bilim adamları ve yazar, şairlerin olacağını sanıyordum. Ne ki havaalanında karşılandığımda Esma Ala ve yanındakilerle birlikte Trabzon’un  ilçelerinden birine doğru yola çıktık .Yaklaşık bir saat kadar yol aldıktan sonra ilçeye vardık ve kaymakam beyin huzuruna çıktık. Tanıştık. 

Ardından bir okula gittik ve girdiğimiz sınıfın öğrenciler ve öğretmenlerle dolu olduğunu gördük. O zamana kadar etkinliklerle ilgili varsayımlarımın doğru olmadığını gördüm. Demek ki bir açık oturum söz konusu değildi. Bir konuşma yapacaktık . Konuşacağımız öğrenci grubu üniversite öğrencisi değil, orta öğretim öğrencileriydi. İçimden ‘çok şık’  dedim. Trabzon’da değil, Trabzon’un ilçelerinden birinde; üniversite gençleri değil, orta öğretim çocukları. Hepsi cıvıl cıvıl ;  yeni yüzlerle karşılaşacakları için de mutlu. Kolay iş değil yurtdışından ya da Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerden kalkıp da Trabzon’ unun bir ilçesine gelip konuşma yapacak olan, kendi konusunda söz sahibi olan bu kişilerle göz-göze oturup onları dinlemek, ardından o kişilerle söyleşi yapmak inanılacak bir şey değildi. Bu çocuk kalplerde oluşturduğu çarpıntıyı ancak bunu yaşayanlar bilir. Dahası, çok yıllar önce bu deneyimleri yaşamış olanlar bilir. 

Kürsüdeki konuşmacılar konuşmalarını yaptılar; ardından soru-yanıt aşamasına gelindi. Çocuklarının ne kadar ilgili oldukları sordukları sorulardan belliydi. Hem kendilerini göstermek, hem de konuşulanları anladıklarını ortaya koymak için bayağı bir yarış içinde geçti o dakikalar. Zaman öğle saatlerini geçtiği için yemek faslına geçildi Trabzon’un kayda değer yemeklerinin sunulduğu bir sofrada o tatları tattıktan sonra bir çay kıyısında kahvelerimiz yudumladık ve ardından yola koyulduk. Ben o zaman algıladım: demek ki ben başka bir yerde (ilçede) konuşacağım.

Bu yol bana çok ilginç gelmişti:  insanımıza kültür, dil, sanat, edebiyat, felsefe, antropoloji vd bilim dallarından belirli konuları, bir ilçe ortamında ve bir orta öğretim kurumunda dile getirmek. Kültürü yaymanın değişik yolları vardır. Yazıp ulaştırırsınız, örneğin, bu bir kitap da olabilir, bir makalede. Üniversite anfilerinde olabilir ya da kültür merkezlerinde birebir karşılıklı paylaşabilirsiniz, ama bu bilgilerden, bu kültür birikimlerinden yoksun kalan öğrenci kitlelerinin ayağına gitmek ve onlarla kendi evlerinde söyleşmek; onlara evrensel ve çağdaş kültürün değerlerini aktarmak benim için yepyeni bir deneyim olmuştur.

Ben o günkü konuşmamda ünlü İtalyan yazarı Alessandro Manzoni’den söz ettim ve İtalyan edebiyatının evrelerinden. Humanizma’nın, Rönesans’ın, Aydınlanma’nın neler kazandırdığından, yalnız İtalya’ya değil, tüm dünyaya. Büyük bir ilgi ile izlediler çocuklar ve öğretmenler. Son olarak çeviri örneği olsun diye Alessandro Manzoni’nin Nişanlılar dalı yapıtından bir bölüm okudum ve çevirinin ne demek olduğunu ve nasıl yapılması konusunda söyleştik.

Bu etkinliğin düzenlenmesinde katkıları olan kurum, kuruluş ve kişilere teşekkür ederim.

                                                                                                                                

*Yazar,Çevirmen,Kültür ve Sanat Danışmanı                                                                                 

 

Galeri