ARAŞTIRMA │ SILA ERGENÇ*

30 Kasım -0001 Pazartesi

SOSYALİST GERÇEKÇİLİLİK DENİNCE AKLA GELEN İLK İSİM: MAKSİM GORKİ

1868 yılında Nijni Novgorod’da doğdu. Asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov olan yazar, yazarlık döneminde ‘acı’ anlamına gelen Gorki takma adını kullandı. Daha sonra doğduğu kente Gorki adı verildi.
Bugün “sosyalist gerçekçilik” denilince akla gelen ilk isim olan Maksim Gorki toplumsal sorunları en iyi anlatan yazarlardan biri. Hayatına baktığımızda bunun sebeplerini de apaçık bir şekilde görebiliyoruz. Düşünceleri, gözlemleri yalnızca Rusya ile sınırlı kalmayıp tüm dünyaya yayılan bu büyük yazar, işçi sınıfının içinde bulunduğu durumları gözlemlemekle kalmayıp, küçük yaşlardan beri bizzat yaşamıştır.
Marangoz olan babasını 4 yaşında kaybeden Gorki, dedesinin yanına sığındı. Daha sonra da verem sebebiyle annesini kaybetti. Dedesi çalışıp eve para getirmesini isteyince okula çok uzun süre devam edemedi ve çocuk yaşta boyacılık, bulaşıkçılık, odun kırıcılık, liman işçiliği, çıraklık, aşçı yamaklığı gibi birçok işe girdi. 
Bu günleri anlatırken “...güçten kesilinceye kadar çalışıyordum. Bayram seyran nedir bilmiyordum. Pazarlarla öteki günlerin benim için hiçbir farkı yoktu.” demiştir.
Kendi tasviriyle tostoparlak ve kocaman bir kafaya, kocaman gözler ve yumuşak, gülünç bir buruna sahip; yumuşak ve oldukça ilginç bir insan olan ninesi her zaman yanında olsa da, şiddet ve ölümlere bolca tanıklık ettiği bir çocukluk yaşadığını görüyoruz.
Çalışma hayatında birçok kişiyle tanıştı. İşçi sınıfından birçok kişiyi gözlemleme şansı oldu. Bu dönemde okumaya merak saldı. 1884 yılında öğretmen olmak için Kazan Üniversitesi’ne girmek istedi ancak başarılı olamadı. Bundan sonra silahla intihar etmeyi denediyse de kurşun kalbine isabet etmeyince bu deneme de sonuçsuz kaldı. Bu intihar girişiminde aldığı kurşun yarası sebebiyle uzun yıllar ciğerlerinden tedavi gördü.  
Rusya’da devrimci hareketlere ilgi duydu. Bu yüzden Çar polisi tarafından tutuklanarak birkaç kez hapse atıldı.
Daha sonra gezgin işçi olarak Rusya’yı dolaşan Gorki, işte bu zamanlarda halkı çok yakından tanıdı. 1889’da Nijni Novgorod’da yazar Korelenko ile tanıştı. Korelenko Gorki’nin edebiyata girişinde büyük bir etkendir. 
1982’de “Gorki” takma adıyla ilk öyküsü Makar Çud-ra'yı yayınladı. 1898'de "Yazılar ve Öyküler" kitabını çıkardı. Bu kitapta, 1891'den o güne kadar yaya olarak gezdiği Don Kazakları'nın yaşadığı yerleri, Ukrayna'yı, Basarabya ve Tuna bölgelerini, Kırım kıyılarını, Kaban yöresini, özellikle de yakından tanıdığı yoksul insanları anlattı.
“Küçük Burjuvalar” ve “Ayaktakımı Arasında” adlı oyunları, 1902'de Moskova Sanat Tiyatrosu'nda sergilendi. Hele ikinci oyun, Rusya'da yasaklanmasına karşın, onu bütün dünyaya tanıttı. Bu sırada Peters-burg Bilimler Akademisi, Gorki'yi fahrî üyeliğe seçti. Ancak Çar bu sanı geri aldırdı. A. Çehov ve Korolenko, bu tutumu protesto etmek için, akademi üyeliğinden istifa ettiler.
9 Ocak 1905 tarihinde, Petersburgda meydana gelen “Kanlı Pazar”daki işçi katliamına tanık olan Gorki, Çarlık rejimine karşı bir bildiri yayınladı. Tutuklanan Gorki, dünya demokratik kamuoyunun baskısı üzerine serbest bırakıldı.
1905 yılında Lenin'le tanışan Gorki, ondan çok etkilendi ve Bolşevik Partisi'ne katıldı. Lenin'in de ısrarıyla yurtdışına çıkıp, başta Amerika olmak üzere, pek çok ülkeyi gezdi. 1906 yılında yazdığı “Ana” romanı, bütün dünyada büyük yankılar yarattı.
Bundan sonrasında Gorki’nin hayatına baktığımızda devrimci mücadeleler, 7 senelik bir sürgün hayatı, dergi/gazete yazıları, dünyada oldukça ses getiren romanlar ve öyküler görüyoruz. 
18 Haziran 1936'da Moskova'da zatürreeden ölen Gorki, 20 Haziran günü Kızıl Meydan'a gömüldü. Pek çok kente, caddeye, tiyatroya, parka ve kütüphaneye adı verildi; heykelleri dikildi. Bütün yapıtları otuz cilt olarak Rusya'da yayınlandı ve bunların çoğu, dünyanın değişik dillerine çevrildi.
Maksim Gorki’nin hayatına baktığımda düşüncelerinden vazgeçmeyen ve fikirlerini özgürce belirtme noktasında oldukça cesur bir insan görüyorum. Bu durum da onun Rus Edebiyatı’nın en çarpıcı yazarlarından biri olmasında büyük bir etken bence.
Yazılarına baktığımız zaman Gorki’nin gerçekten çok iyi bir gözlemci olduğunu görüyoruz. Rus Edebiyatı’nın en güzel otobiyografilerinden olan Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim üçlemesi de bunu kanıtlar nitelikte. Özellikle kendi hayatını bu kadar iyi gözlemleyebilmesi onu diğer yazarlardan ayıran şey belki de. Gerçeği olduğu gibi önümüze seren betimlemeleri de keyifle okunmasını sağlıyor.
Maksim Gorki, halâ yaşadıkları ve düşünceleriyle bizlere ışık tutuyor. Bunca sene sonra öyküleri, romanları, denemeleri ve oyunları bizimle yaşıyor ve yaşamaya devam edecek…


KAYNAKÇA:
Ataol Behramoğlu- Maksim Gork'nin Hayatı, Sanatı ve Yazın Yolculuğu

http://edebimevzular.blogcu.com/sosyalist-gercekciligin-buyuk-ustasi-gorki/6610131
eksisozluk.com/maksim-gorki--135869?p=3
Maksim Gorki- Çocukluğum

 

*Nişantaşı Anadolu Lisesi

Galeri

Sıla Feyza Ergenç